Bulanık Sular Üzerine Serilmiş Bir Köprü Gibi

Hayatımın son iki ayı, alev alev yanan ama bir o kadar dingin, sessiz bir ateş. Bozcaada’da kendimle başbaşa kaldığım o dolunay gecesinden, akrep dolunayından beri… Bir şeyler yıkılıyor ve daha derin bir şey kuruluyor belli ki. Zaten, son iki dolunayın güneş burcum olan akrep ve yükselenim yayda olduğu düşünüldüğünde, astroloji de aynı bilgiyi veriyor. Ve sezgisel insanlar için ucu bir şeye çıkacak o delirtici sessizlikle baş etmek… Ne demek istediğimi bilenler mevcut, biliyorum. Az önce başka bir yazının içindeyken ve az daha paylaşacakken, bir titreşim hissettim omuzlarımda ve birden gönderilen bir düşünce formu kafamın içinde bir yerde. Bana, “Ben bulanık suların üzerindeki o köprü olacağım, beni daha önce hiç böyle derin hissetmedin, lütfen devam et,” diyen. O form, lise yıllarımda anneme hediye ettiğim “Tavuk Suyuna Çorba-Anneler için öyküler”de ilk kez sözlerini okuduğum bir şarkıyı söylüyor: “Bridge Over Troubled Water” Bu şarkıyı hayatımda sadece bir kez dinledim, sözlerini kitaptan okudum, ama o kendisi yazmışçasına şarkının ismini ve birkaç dizesini bana hatırlatıyor. Ve onun varlığını, tuşlarına dokunduğum klavye kadar net hissediyorum. “Yorgun, yıpranmış olduğunda, kendini küçük hissettiğinde  Gözlerinde yaşlar olduğunda, hepsini ben sileceğim  Senin yanındayım, zaman zorladığında  Ve arkadaşlar tam anlamıyla yanında bulunamadığında  Bulanık suyun üzerinde bir köprü gibi  Kendimi sereceğim  Bulanık suyun üzerinde bir köprü gibi  Kendimi sereceğim” Peki 16 yılda sadece bir kez dinlediğim bir şarkı, tam da şu anda bana bunu neden diyor? Yazının bundan sonrası çok çılgın, sadece mantıktan oluşanlar, ruhun çığlığını henüz duymamış olanlar ne olur ‘sayfayı kapat’a tıklasın. İçimi açmadan, içimi yazmadan, içim açılmayacak. Ve ben bir kez daha, bir vesileyle bunu okuyan hiç tanımadığım ya da çok iyi tanıdığım ama yine de adını hiç bilmeyeceğim ve sitede üç ya da dört basamaklı bir istatistik olarak göreceğim birine “İçimi açtım sana/İçini açmak için” dizelerini söyleyemeyeceğim. Ruh kardeşleri olarak kaldık mı? Çok güzel, size bir masalım var, onun ne olduğunu anlatacak. Bu masalı, bir masal tut oyunuyla Judith’in Masal Terapi’sinde okumuştum. Bir adam ölür ve sonsuzluk okyanusundan arkasında bıraktığı ayak izlerine bakar. Ve onu çok şaşırtan bir şey görür. Yolda yalnız değildir. Zaman zaman kendisi dışında bir başka ayak izi de onunla birliktedir. Anlar ki, bu koruyucu meleğinin ayak izi. Tam o esnada, şunu fark eder. Hayatının en zor zamanlarında o ayak izi yok olmuştur. Her zorlukta, kendi ayakları üzerinde kalmış ve terk edilmiştir. İçinde öfkeyi hissederken bir ses duyar, onun sesini ve o ses ona der ki: “Her zaman seninleydim, yoldaki her adımında. Ama üzgün olduğunda, hayat sana yürüyemeyeceğin kadar ağır geldiğinde seni taşıdım. O zamanlarda gördüğün ayak izleri, senin değil benim.” Yalnız değilsin, bunu biliyorsun değil mi? En büyük acımız, yalnız olduğumuzu düşünmek. Hiçbir zaman yalnız olmadın. Hatta bazen, kucakta bile taşındın. Artık biliyorsun… “Düştüğünde ve dışında kaldığında  Sokaktayken Akşam ağır bir şekilde indiğinde Seni yatıştıracağım  Senin tarafını tutacağım…” Uzun zamandır, burada uzun uzun yazdığım rehber rüyalarım ortadan kaybolmuştu. Bir süre, “Bazısı rüyalarda da tekamülüne çalışır.” denen o frekanstaydım belki de. Uyandığımda sadece yorgunluk, bir şey öğrendiğime eminim uykuda, ama ne hiçbir fikrim yok. Tek hatırladığım, yoğun, yoğun, yoğun bir deneyim ve hatırlamadığım ama yüklenen bilgiler… Bir gece, yatmadan önce, “Lütfen” dedim, “Lütfen, bana yol gösteren, ilahi sayılan o rüyaları ve rehberliği çok özledim.” O gece, asla unutamayacağım bir deneyim yaşadım. Burada yazmanın bile çılgınca olduğu bir deneyim. İzmir’de doğup büyüdüğüm evdeyim. Salonda bir toplantı var sanki, sandalyeler dizilmiş. Onu görüyorum, her insanda bir tane olan, dünyada kalış süremi bile belirleyen o yüksek varlığı. Yüksek benliğimi. Çalışmalarımdan yola çıkarak, onu oldukça karizmatik bir erkek olarak tanımlarım. Elbette bir beşinci boyut varlığının cinsiyete, insan formuna ya da etkileyici bir görüntüye ihtiyacı yoktur, o sadece yüksek bir enerjidir ama sanırım beni etkilemekten ziyade saygı duyacağım bir mesafede tutacak o formuyla karşımda hep. Açıkçası, bu iletişimi, ona olan hislerimi kelimelerle anlatmak imkansıza yakın. Onu gördüğüm için mutlu ama bir o kadar tetikteyim rüyamda, neler oluyor? Bana, birazdan konseyin karşısına çıkacaksın, diyor. Michael Newton kitaplarında okuduğum ve hep merak ettiğim konseyin. Sandalyelere baktığımda, ışıklar görüyorum, onları net görmekten öyle korkuyorum ki kafamı çeviriyorum. Onların karşısındayım ve hayatım hakkındaki tüm bilgiye sahipler. Bunca zaman deneyimlediğim her şeye ve şimdi yargılanmadan gözden geçirme zamanı. Ve ona; “Bundan korkuyorum.” diyorum. “Haklısın, hep korkarlar…” diyor. Beni rahatlatmak için bir şey yapacağını söylüyor. Hayatta varlıklarını gerçek anlamda hissetmeye izin vermiyorsun, diyor. “Neyin?” dememe kalmadan “Şimdi koruyucu meleklerini gerçekten hissedecek ve göreceksin.” diyor. Bunu istemediğimi, hoşlanmadığımı söyleyecekken, bedenimde bir elektrik akımı başlıyor. Bunu anlatmam çok zor, çok olanaksız. Omuzlarımdan göğsüme inen bir elektrik hattı, yoğunluk, sarmalanma hissediyorum ve kanat gibi titreşen o parçacıkları görüyorum. Ağzım açık gözlerimden yaşlar boşalıyor. Bir tek kelime edemiyorum. Dünya süresinde sanki beş dakika sayılabilecek bir sürede tüm bedenim titreşiyor ve yavaşça titreşim azalıyor. Azalırken sadece gözümde yaşlarla, ne olur devam edin, bu hissi bir kez yaşadıktan sonra hayatıma eskisi gibi devam edemem, bunu eksikliğini bilerek yaşayamam, ne olur diyorum… “Karanlık çöktüğünde Ve her yeri acı kuşattığında Bulanık suyun üzerinde bir köprü gibi  Kendimi sereceğim  Bulanık suyun üzerinde bir köprü gibi  Kendimi sereceğim”  Onların titreşimi üzerimden yavaşça çekilirken, korktuğum cümleyi duyuyorum. Bu hayatta vermen gereken ilk ders ….. idi, diyen. İyi bildiğim bir sınavımı söylüyor bana. Bu konudaki tekamülümün bitmiş olmasını dilediğim. Tamamladım mı, sorusuna yanıt almadan uyanıyorum. Sırtımda bir enerji akımı ve dolup taşan bir sevgi hissiyle. Geri dönmenin bir yolu olsa, bir saniye düşünmeden ışınlanırım. Ruhsal deneyimlerin tipik ortak noktası olmalı, nasıl mucizevi bir deneyim yaşadığını birkaç saat sonra anlaman. İlk birkaç saat sanki her gece yaşadığım bir deneyimmiş gibi, sadece mutlu ve huzurluyum. Ama gün devam ederken, üzerimden o bilindik his kalkıyor, sadece “Aman Allah’ım!” diyorum. Hemen thetaya bağlanıyorum, o hissi bir daha yaşamak için. Yüksek benliğimle konuşmak için çalışma yapıyorum. Yok, bir daha rüyada netlikte değil hiçbiri. Bir gün belki yeniden diyerek, unutmamak için ses kaydı alıp kendimi avutuyorum. Ve bir kez daha anlıyorum, neden unutturulduğunu doğmadan önce bildiklerimizin. Öyle yoğun ve yüksek bir sevgiden gelindiğinde, bu dünya gerçek bir deneyim/zorluk okulu. Doğmak için can attığımız, o yarı cennet yarı cehennem olan okul. Ve şimdilik burdayız. Hakkını vermek için bazen zor olsa da… Omuzlarımın üzerinde hala bir enerji… Ve şarkı şimdi şöyle bitiyor: “Denize açıl gümüş kız  Açılmaya devam et Parlama vaktin geldi  Tüm hayallerin yolda  Bak nasıl da parlıyorlar  Bir arkadaşa ihtiyacın olduğunda  Arkanda süzülüyorum  Bulanık suyun üzerinde bir köprü gibi  Endişelerini gidereceğim  Bulanık suyun üzerinde bir köprü gibi  Endişelerini gidereceğim.” Ve hayat bana yeni bir sembol uzatıyor, geçmeyen bir sağ kasık ağrısı, bir korku ve beş tamamlayıcı rehber rüya ile birlikte, bir başka yazının konusunu…

    • Yeliz diyor ki:

      Ben de şükrediyorum Gülçin, sen olmasaydın, siz olmasaydınız belki kendimi bulmamış olurdum. Buldum mu, emin değilim ama doğru yoldayım biliyorum ve hep birlikte…

  1. Berrin diyor ki:

    Ahh, bu yazıyı hemen yorumlamıycam.Biraz zaman geçsin tadına varmalıyım.
    Bu şarkıyı ögreten Ingilizce ögretmenim Madame Sımone’u sevgiyle anıyorum….

  2. Seda diyor ki:

    Okurken gözlerim doldu, o heyecanı gönülden hissettim. Advanced eğitiminde bana anlatmıştın ve o an ki hissi yazıya muhteşem dökmüşsün. Gönülden tebrik ederim Yeliz’im 🙂

    Benim de Theta maceram rüyalara sorarak gelmişti. Hiç kimseye anlatmadığım, anlatsam da anlayamayacakları için ertelediğim rüyamı buradan, kalpten bir kapı açarak anlayabileceklere sunmak istiyorum.

    Advanced eğitimini aldıktan sonra sürekli olarak ben artık eski Seda değilim değiştim diyordum. Bunun rüyaarıma da yansıdığını düşünüyorum.

    12 kişilik ruh grubumla ( yada ruh ailem) birlikte yuvarlak bir şekilde oturuyoruz. Herke çok mutlu ve eğlenceli.. Üç boyut algısından çıkmış daha üst varlıklarız. Bir, iki kişinin yüzünü net hatırlıyorum. Ama söylenen sözler, etrafın ambiyansı dün gibi aklımda. Aslında sözlerde yoktu sadece işitiyordum. Bu Dünya hakkında yorumlarımızı ve deneyimlerimizi paylaşıyorduk. Biri ben bu Dünya’ya bir daha gelmeyi düşünmüyorum diyor, diğeri ben başka bir gezegende bedenlenmeyi seçeceğim, bir başkası uzun süre gelmeyi düşünmüyorum biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Diğer ben tekrar bu Dünya’ya gelirim diyordu. Keşke daha uzun kalabilseydim. Ama bakış açım çok değişti. Evet bende bu Dünya’da kalmalı ve ışık yaymalıydım.

    Theta healing advanced kitabında Vianna’nın hikayesinden çok etkilenmiştim. Acaba o yüzden mi böyle bir rüya gördüm diye düşündüm. Üç boyut algısıyla rüyada mantık arıyordum. Fakat Meltem Güner’in bir cümlesi geldi aklıma ” aslında bizler rüya görmek için uyuyoruz, çünkü rüyada gördüklerimizi gerçek hayatta kabul edemeyiz”.

    Okuduğunuz için teşekkür ederim. Advanced eğitimi alacaklara da buradan küçük bir not ” eskisi gibi umutsuz hissetmeyeceksiniz, elinizden tutanı, yol göstereni, hep bileceksiniz.”.

    Sevgilerle, Seda..

    • Yeliz diyor ki:

      Boyutlar arası rüya deneyimi. Daha yeni başladık, bunun devamının da bilgilerle akması için sonsuz olasılıklar nelerdir?
      Gurur duyuyorum seninle.
      Ve paylaştığın için, yazdığın için, cesaretin için çok teşekkür ederim.
      Sonsuz sevgilerimle…

  3. Aslı diyor ki:

    Saat sabahın 4’ü. Biraz önce bir rüyadan uyandım. Hani korkuyla karışık bir mutluluk var ya hah! işte tam o duygudayım. Anlamlandıramadığım ne çok şey var uyanış sürecimde ama ne tatlı şey tekamül yolculuğu. Aklıma geldin ve dedim ki “siteye gireceğim, ilk gözüme ilişen yazı rehberim olacak.” Eğer bencil biri olsaydım yapacağım tek yorum şu olurdu: Bu yazı kesinlikle bu gece bu rüyayı gördükten sonra okumam için bana yazılmış :)) ben bu gece o köprüden geçtim çok çok teşekkür ederim 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.