İstanbul’un manevi koruyucularından olan Yahya Efendi’nin dergahının kapısından geçip sağdaki mezarlıktaki ince yoldan göçmüşlere selam vererek ilerleyip bitiminde sola döndüğünde ve beş altı adım atıp yüzünü denize çevirdiğinde, bir zamanlar sefere çıkan tüm gemicilerin, donanmaların, avlanmaya çıkan balıkçıların onun koruyucu ve şans getiren duasını almak için önüne yanaştıları ve “Heyamola!” diye inlettikleri güzelim Boğaz’a bakarken, sırtını da şu mezar taşına vermiş olacaksın:
“Hiçbir şey ölmez, her şey yaşar”
…
Yahya Efendi misafirlerine “Aşıklar” diye seslenirken, bir an hisset...
Boğaz’da göze aldığın ve gideceğin yeni yolun, olasılıkların, gemilerin… İç benliğindeki savaşçı arketipler, kaptanlar, gezginler, balıkçılar…
Arkanda, yaşamda seninle ilerlemeyen, geride kalan her şey. Kayıplar, ölümler, terk edilmeler, terk ettiklerin, hayal kırıklıkları, hüsranlar, asla iyileşmeyeceğini düşündüğün acılar, mayalanmayan, köklenmeyen, tutmayanlar, tutunamayanlar.. Yarımlık, eksiklik, boşunalık hissi…
Sen ikisinin ortasındasın.
Bacaklarına dolanan birkaç kediyle.
…
Artık dönüşmek için gözünün içine bakanı sevgiyle bırakabilirsin.
Ve bilirsin, yeni olan da tüm dualara ve şans dileklerine rağmen güzel olasılıkların, hediyelerin, mucize gibi güzelliklerinin yanında yeni yenilgiler, acılar, kayıplar getirecek. Yine yol ayrımları, çatışmalar, zor kararlar, çıkmaz sokaklar olacak. Yine bir gün bir şeyleri ya da birini hiç hazır olmasan da arkanda bırakıp ilerlerken acı çekeceksin.
Savaşa hazır cesur bir denizci gibi hissederken bir parçan yine de insan olmanın zarif, kırılgan, çaresiz doğasında bir duaya, kutsamaya güveneceksin.
Sen o yolu göze aldığında geçmişin dönüşecek.
Gücün de buradan gelecek.
Heyamola, heyamola, hey…
26’Ekim/ 08:00-
Tutulma/akrep yeni ayı sonrası
#yahyaefendi #istanbul #huzur #akrepyeniayı #güç #cesaret