Theta Healing: 23- Kalbin Şarkısı

 
Geçen sene temmuz sonuydu. Basic dna eğitimini martta almıştım. İkinci eğitim olan advanced’i ise temmuz sonu. O eğitimin ikinci günü, benim hayatımı dönüştürecek bir şey, tam anlamıyla kafama sert bir tuğla gibi inmişti. -Bunu hep kitaplardan bekleyecek değiliz ya? -Kendimi oyaladığım bir kabuk açılmış içinden hiç de yüzleşmek istemediğim ama kaçınılmaz olan bir şeyler çıkmıştı. Ve çok mutluydum. Bakın ben bir akrebim. 🙂 O dibin karanlığını, rutubetini, cesaretini severim.  Terasta tek başımaydım. Birkaç mum ışığı, eve getirdiğim ödevlerimi yapıyordum. Görünüşte hiç olmayan ama bilinçaltımda kırgınlık ve öfke olarak depolanan programlarımla yüzleşiyordum. Eşim geldi. Benim zıt burcum, o dibin varlığından bile haz etmeyen bir boğa olan eşim. Şansa bakın ki, hayatımın en dönüştürücü çalışmalarını öğrendiğim gün ikimiz de aynı yerden kaşınmıştık hayatta. Biraz konuştuk, yaramızı kaldıran vesileler üzerine. Mesele onlar değildi, mesele bizdik. Bunun her zaman ayırdındaydık. Dışarının, dış dünyanın, dış koşulların sana hizmet etme dışında bir seçeneği olmadığındandı elindeki sonucun… Bunu ayırt edemeyen, bin tane teknik öğrense de ya da bırakın yüzlerce kitabı on katlı kütüphanesi olsa kendi kafasının içinde hapsolurdu, bunu bir bilmek lazım önce. Şezlonga uzandık. O gece dün gibi aklımda. El ele tutuştuk. Ve bir şey istedik. Bir düş. Nasılsa dünya bizim düşümüz, değil mi? Gidelim istedik. Giden bir sürü arkadaşımız olmuştu. Onlar gibi bir gitmek değil. Valizimiz hazır olsun, gidelim ve dünyayı görelim. Hatta bu bizim işimiz olsun. Görmek, yeni insanlarla tanışmak bizim yeni işimiz. Bazen birlikte bazen ayrı. Ama sonunda dönelim. Ev, yuvamız, bizi yine buluştursun. Çok imkansız vardı yanımızda bizden başka biri olsaydı. Hatta, yine çok imkansız olurdu zihnimizde, o gün bir yara almasaydı kabuklarımız, şükür. Ve yine sonranın işi olurdu onu yapmak, eğer o gün öğrenmeseydim bir yolunu ya da ertelemeyi seçseydim yaramın acısını uyuşturucu bir eylemle alıp. Yüzümüzü gökyüzüne ve yıldızlara çevirdik. Ve bir şarkı söyledik. Bence dünyanın en güzel şarkısını. Kalbin şarkısını… Derin bir nefes alıp zihnimizi ve bildiklerimizi, tuttuklarımızı bıraktık. 3 ay geçti. Ve bir şey değişti. Kasımdan beri, evde iki valiz. Evde iki yeni iş. O hiç aklında yokken, mevcut düzenini bırakıp bambaşka bir deneyime geçti. Ben o gece hiç aklımda yokken, ertesi gün kendimle yüzleştim ve eğitmen olmak istediğimi idrak ettim. Sonra ikimiz de, kendimizde bunun oluşması için ne kadar çukur ya da tarlada olumsuz tohum varsa, onlara çalıştık bir sessizlikte. 3 ay. Bir an şüphe etmeden. Bunun olduğunu sadece bizim hazır olmamızı beklediğini bilerek… Yunanistan’dan eğitmenlik eğitiminden döndüğümde, O İspanya’ya gidiyordu. Ocaktan beri neredeyse hep dolan boşalan valizler var evimizde. Şimdi ben İzmir’e eğitim vermeye giderken o Bulgaristan’a gidiyor. Karşımda iki valizle size bu yazıyı yazıyorum. Neden? Seminere katılın diye değil. Delirmeyin. Dünyada tek bir teknik tek bir gerçek yok. Canınız ne istiyorsa onu yapın. Ayrıca, diyelim öğrendiniz bir teknik sonra da bir adım atmadınız. Bence, ataletinizi ya da egonuzu beslemek için tekniklerle oynamayın. Ama bir şey yapın. Çünkü, o pazartesi sendromunun ya da diğer kararlarınızın tek nedeni sizsiniz. Boş oturduğunuzu düşünmenin, dış dünyadan yediğiniz darbelerin tek sorumlusu sizsiniz. Böyle olmak zorunda değil. Böyle olmak zorunda değildi… Biliyoruz ki, bu bir son değil, her an ikimiz de başka bir düşün içine geçmeyi seçebiliriz. Yine el ele tutuşuruz ve bu sefer Urla’da enginar yetiştirmeyi planlarız mesela. Ya da bambaşka bir şey isteriz. The end, hayatta yok ki. Hatta olmakla ölmek arasında önemsiz iki nokta ile değişen bir sesli harf var sadece. Hep eğitimlerimde anlattım bu hikayeyi. İşin aslı, ben burada yazmayı ihmal edecek kadar kendimi seminerlerde anlattım bir süredir. Ama geri dönüş yolundayım bloğuma da. Ve öncelikle bunu, şimdi bir de siz duyun istedim. Vardır bir nedeni…

  1. Berrin diyor ki:

    Kalbinizin güzel bir şarkısı var.Onu söylemeye, onu dinlemeye ve arada bizlere de duyurmaya devam edin bence…
    Ben kalbimi boyle akort ediyorum.Bak dinle diyorum ne güzel söylüyor bu kalp.Ve iyilikle aydinlanmıs kalbiniz icin mutlu yolculuklar ve yuvaya dönüşler diliyorum.

  2. Meltem diyor ki:

    Ben, acaba? advance eğitimi? Derken, özellikle de kalbin şarkısı da nasıl bişey diye heyecan duyarken senin bu başlıkla yeni yazını yayınlaman ve görmem ???

  3. mizraki diyor ki:

    Taaa içimde, en derinlerde bir yere dokundu yazınız, diğer tüm yazılarınız da olduğu gibi. Atalet kelimesi ise tüm yazıda yanıp sönen, alarm veren kelime adeta. Mesaj alınmıştır 🙂 Blog’a geri dönüş yapmanıza da çok sevindim, siz hep yazın, hep ilham olun.

    • Yeliz diyor ki:

      Çok şakacıyım, döndüm diyorum sonra bir süre daha yokum 🙁
      Çok teşekkür ederim yorumunuz için, kalbe dokunduysa kalpten çıkmıştır derler. 🙂
      Sevgilerimle…

  4. Ünseli diyor ki:

    Merhaba.Cuma günü sizinle yaptığımız çalışmadan sonra eşim daha ilk günden çok değişti.Arayıp bir ihtiyacım var mı?Eve gelirken ne getireyim? iyi miyim?diye soruyor. Ve dün gece bana ilk
    defa planlarından bahsetti. Kendi kendine karar verir ve en son bemim haberim olurdu. Çok şaşkınım. Ve mutluyum. Teşekkür ederim. ♡ Theta yı da seviyorum. ?

Ünseli için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir