Sen Yine Hobi Olarak Aydınlan…


Jung der ki, “Bir insan aydınlığı hayal ederek değil, karanlığın bilincine vararak aydınlanır.”

Bu söz, bir gün içinde iki kez karşıma çıkınca, içimde ayrı ayrı uyanışlar gerçekleşti. Okuduğum her şey zihnimde birleşti ve sonra bu yazıya vesile oldu.

 

Ruhsal çalışmaların başında, çoğumuzun içinde aynı niyet tohumlanır. Bizi farkındalıklı bir insan yapacak, ruhani olan üst çakralarımızın (aslında üst bilincimizin) açılması. Görünenin ardındakine, bilinmeyen, unutulan sırlara uyanış. Oysa, ruhsal çalışmalar yapan kişilerle konuştukça, kendi üzerimde ve başkalarının üzerinde çalıştıkça hep aynı şeyi gözlemliyorum. Sorun üçüncü göz değil aslında, sorun çok daha temel. Sorun, bu dünyaya köklenmemizi sağlayan ilk çakralarımızda. En ilkel yanımız olan, yaşama köklenmeyi, cinselliğin ilkel halini, parayı, maddeyi, aidiyeti ve daha birçok şeyi simgeleyen o kök çakrada.

Ve onu yok saymamız söz konusu olamayacağı gibi, uyanışa da onu dengeye getirmeden, onunla yüzleşmeden ulaşamıyoruz aslında.

 

İnternette dolaşan bir video vardı “Tam depresyona giricem, makine ötüyor. O bulaşığı kim çıkaracak, kokacak orda. Kim ütüleyecek? Depresyona girsem gömlek ütüsüz kaldı.” diye. Biraz öyle aslında, tam aydınlanacağız bir ses, kiranı ödedin mi, banka kredi taksidin ödendi mi, bak sen yine hobi olarak yüksel, ama bunları ödemezsen icra kapında diyor sanki. Yani tam aydınlanacağız, bir kök çakra sorunu geliyor.

 

İşin tabii ki komik kısmı yazdıklarım. Ve aslında o örnekten de, neden sorusundan da daha çok yazı çıkar ama konumuza dönelim.

 

Reiki 1’de birçok ekolde bir çalışma vardır ilk 21 günde. En ilkel yanımız ile en ruhsal yanımız dengelenir. Niyet budur.

 

İşin aslı, belki hedefimiz sadece budur bu hayatta. Getirdiğimiz karmayı, madde ile ilk temas ettiğimiz saliseden itibaren yaratılan o karmayı, beden olarak bizim çok daha ötemizde olan, ana kaynağımızdaki bilge ve ruhsal yanımız ile dengelemek.

 

Yani kısacası, bazılarımız için sorun boyutlar arası geçişlerde değil, sadece ve sadece bu hayata, bu dünyaya köklenebilmekte, uyumlanabilmekte ve keyif alabilmekte.

 

Peki, altı ve yedinci çakralar bir yana dursun, biz ilkel benliğimiz ya da gölge yanımız diyelim… Onunla ilgili yüzleşmeleri nasıl sağlayacağız? Onu nasıl anlayacağız? Onu kabul etme cesaretini kendimizde nasıl bulabileceğiz? Ve nasıl dengeleneceğiz?

 

İşte bu konuyu, çok sevdiğim bir kitap olan “Işığı Arayanların Karanlık Yanı” ekseninde anlatmak için bir sonraki yazıya bırakıyorum.

 

Dilerim, ışıklar yakar zihinlerde.

Sevgiyle…

  1. Reyhan Berrin Gül diyor ki:

    Sabah 6.30 da evden çikıp akşam 18. 30 da eve dönunce geriye kalan 12 saat aydınlanmama yetmiyor maalesef..Yine de niyet ettik bakalım.

    • Yeliz diyor ki:

      Osho’nun bir hikayesi vardı, yorumunuzu okuyunca onu anımsamaya çalıştım. Aydınlanan bir kadının hikayesiydi. Kadın günlerce aydınlanmayı bekliyordu ama aydınlanma mutfakta çay yaparken oluyordu. O denli anlık bir şeydi. 🙂
      Dilerim o duyguyu yaşayarak ayrılırız bu gezegenden.
      Yorumunuz için teşekkürler.
      Sevgiler…

  2. Sinem diyor ki:

    Merakla bekliyorum yazını. Bu dünyadaki denge için söylediklerinse en azından benim için çok değerli bu günlerde. Çünkü senin de çok kereler bana söylediğin gibi bir kere bu enerji çalışmalarının içine girildiğinde onu kullanmadan bırakmak çok daha büyük zararlar veriyor insana. Ben de bırakmıştım. Aslında bırakma değil de; çok keyifle yaptığım erteleme diyelim :)) Sonunda kendimi bütün dengem bozuldu, dengemi bulmam lazım derken buldum. Şimdi meditasyonlara döndüm yeniden ve mutluluğu buldum 😉

    • Yeliz diyor ki:

      Çok doğru bir nokta Sinem’cim. Bırakmak bir yana, sanırım titreşimler hem dünya gezegeni ile ilgili olarak hem de bireysel olarak çok hızlandığından, yükseldiğinden benim benzer durumlarda en sık deneyimlediğim, pozitif kanaldan çıktığında negatifi inanılmaz bir hızla üstüne çektiğin ve bu sefer de onu çoğaltabildiğin oluyordu. Ve sen artık o düzeyde olmadığından belki de daha fazla etkileniyor yıpranıyorsun o süreçte. Öte yandan da, sınavımız bunlar olduğuna göre, o silkin ve sıçra süresini kısaltmak hedeflerimizden biri olmalı gibi geliyor bana. Ki adına farkındalık diyoruz sanırım. Ve ben senin harika bir yolda ilerlediğine, tüm kalbimle ve üçüncü bir göz olarak tüm netliğimle inanıyorum. İyi bizi bulsun…

Burcu Kılıç için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir