Rüyalar: Pelikanların Rüyası

IV.

Upuzun bir sahildeyim. Sırtım denize dönük, deniz açık mavi, sonsuz ve pırıl pırıl. Kumlar muhteşem. Burası benden başka hiç kimsenin olmadığı bir deniz kıyısı. Sağ yanımdaki bembeyaz tüylü turuncu gagalı  devasa pelikanı ve sol yanımdaki minicik kulübeyi saymazsak. Hepimizin sırtı denize, yüzü ise sonsuz kum tanelerine bakıyor. Pelikana mesafeli, kulübeye ise yakınım. Pelikan birden devasa kanatlarını açıyor. Nefes dahi almadan izliyorum. Sadece kanatlarını açarak, bir kez bile çırpmadan gökyüzüne yükseliyor. Ama nasıl bir yükseliş! Sanki bir sanat! Sanki bir görünmez iple yukarı çekiliyor doğrusal bir şekilde. Sonra bulutları geçmeye başlıyor. Her bulutta “Ah” diyorum aşağıda, “Şimdi o buluta kafasını çarpacak.” “Şimdi yok olacak!” Ama o yükseldikçe yükseliyor, yükseldikçe yükseliyor ve görünmez oluyor. Hissettiğim büyülenme ve hayranlık. Ama tam o anda beklemediğim bir şey oluyor. Pelikan aynı rahatlık ve hızla, yine sadece kanatlarını açarak ve doğrusal bir şekilde yeryüzüne dönüyor. Yaklaştıkça, nefesim kesiliyor, kalbim deli gibi çarpıyor. Her nedense, onun beni öldüreceğinden eminim. Sürekli “Beni öldürmek için geliyor, bana zarar verecek.” diyorum ve yapabileceğim tek şeyi yapıp kulübeye giriyorum.

Kulübe bir gardrop büyüklüğünde, ancak bir çocuk saklanabilir, sığamıyorum. Kapısı kapanmıyor, başım ise tenteye değiyor. İki elimle kapı kolunu çekip sadece dua ediyorum. “Allahım lütfen, lütfen bana ulaşamasın!” Ama o ayaklarıyla tam da başımın üstüne denk gelen tenteye konuyor ve gagasının olanca gücüyle kapıyı zorluyor. Tam bu esnada gözümü açtığımda, korkudan ölebilirdim.

Uzun uzun düşündüm. Gülay’la belki saatlerce pelikanın ne olabileceğini konuştuk. Günlerce pelikanın ne olduğunu anlamaya çalıştım, yabancı sitelerde, ulaşabildiğim tüm kaynaklarda aradım durdum. Yardım istemiştim, bana bir şey gelmişti. Ben yardım isterken, gelecek yardımı hiç böyle hayal etmemiştim ki. Ve sonunda ben onu itmiş, ondan saklanmış ve çığlıklar atmıştım.

 “Neden pelikan? Neden hayatımda bir kez bile görmediğim o hayvan?” Bu sorunun yanıtı beni erk hayvanları konusuna kadar götürecekti. Ama o da başka bir yazının konusu.

V.

Bu rüyanın hemen sonrasında, birkaç ay önce pasta yaptığım çok tatlı birisi,  Theta Healing eğitmeni olduğundan bahsetti. Ben de reiki yaptığımı ve şu an için sadece reikide yol almak istediğimi söyledim. Bolluk ve bereket konularındaki sıkıntılarım üzerine mesajlaştığımız bir gece, rüyamda sorayım nedenini dedim. Unutamayacağım bir rüya bana nedenini anlattı.


Bir kıyı kasabasındayım, Türkiye gibi değil, solda Japon olduğunu düşündüğüm iki kadın var. Balık ayıklıyorlar. Ama size o balıkların güzelliklerini anlatamam. Kırmızımsı mercan renginde iki muhteşem balık. Bakarken hayran oluyorum. Ve sürekli şu cümleleri kuruyorum. “Aman Allah’ım, bunlar nasıl balık. Ben hayatımda hiç ama hiç böyle güzel bir balık görmedim. Ben hiç böyle güzel balıklar yemedim. Nasıl bu kadar güzeller.” Üç dört adım atıp iki büklüm oluyorum, midem korkunç bir şekilde kasılıyor. Bir şey yukarı çıkıyor ve ben birden o kırmızı balıkların onlarcasını içimden çıkarıyorum.Bir yandan ağzımdan döküldüklerini görürken bir yandan inanamıyorum. Nasıl yani, ben onlara sahip miydim? Kaynak ben miydim?

Bu rüyanın muhteşem netlikteki yanıtı üzerine, evine gidiyorum ve ilk theta çalışmamı gerçekleştiriyorum. Çıktığımda belki bambaşka beklentilerle gitmiş olduğumdan, deneyimi çözemiyorum. Daha doğrusu, anlamıyorum. Hiçbir şekilde anlamıyorum. İnternette okuduğum hiçbir şey de anlatamıyor bana Theta’yı. Hep aynı cümleler… Bir kişi de yok mu kendi deneyimini anlayabileceğim gibi anlatsın. -O ben oldum yine, iyi mi?-Hatta Sinem’in doğum gününden bir gün sonrası o gün. Hediyem ulaşmış, Sinem arıyor teşekkür etmek için. Ama toparlayamıyorum kelimeleri, bir çalışmadan çıktım ama kafam hiç yerinde değil, diyorum, kendimce saçmalıyorum konuşmada. Anlamadığım için Reiki iyi diyorum kendime, ikinci bir şifa yöntemine gerek yok, zaten pelikan konusunu da çözemedim cevap orada.

İçim rahat, konu sonsuza dek kapandı.

VI.

Sadece bir ay sonra, yine bir rehber rüya geliyor. Kardeşlerimle doğum günümü kutluyormuşuz gecikmeli olarak. Bana at kiralamışlar bir saatliğine, akşam altıda teslim edecekmişiz. Ata binmek istemiyorum, at sanki benimle konuşuyor, korkmana gerek yok benden, diyor. Bırakıyorum bir yerlerde ve bir köy evinde buluyorum kendimi. Bir meydanda, içeride kalabalık. Tek katlı bir ev. Saatin altı olduğunu görünce, korkuyla kapısını açıyorum evin. Erkek kardeşimin atı bulup geri getirmesini istemek için. O esnada, Gökmen önde at arkada geliyorlar. Ama at beni görünce, geriye dönüp çılgınca koşuyor, kaçıyor. Ben ya kaybolursa ya geri veremezsem korkusundayken, at yerden ağzına bir şey alıyor ve bana doğru koşmaya başlıyor. Ağzındakinin de bir hayvan olduğu kesin ve bu beni aşırı korkutuyor. Ne getirdiğini biliyorum, onu istemiyorum, onu hemen at ağzından, diye çığlık atıyorum. Ama kimse onu durduramıyor. Ve o ağzındakini önümdeki iki basamağa bırakıp bana gülümserken ben yerde ne olduğuna bile bakamayıp kapının arkasına saklanıp kapıyı üstüme bastırıyorum. Kafamı uzattığımda, yerde sersemlemiş ve yorgun bir pelikan görüyorum. Uyanmadan önceki son sözüm, “Yine mi pelikan? Ooff…”

Sabah kız kardeşimi arıyorum ve rüyamı anlatırken, “Abla inanmıyorum!” diyor, “Ben de dün gece rüyamda seni gördüm. Onlarca beyaz atın yanındaydın, bunlar nereden çıktı, neden buradasın, diyordum. ‘Ne kadar çok sevdiğimi bilmiyor muydun?’ diyordun.”

Sonra Gülay’dan şu yorum geliyor: “O kadar dibinde bir şey var ki, fark etmiyorsun. O neyse yürü diyor artık rüya. Bollukla, saflıkla, sağlıkla. Ayrıca, güçlü bir koruyucun var.”

Benim bir kez daha onun ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.

VII.

Tam bu dönemde, çok ama çok sevdiğim bir insanın kanser olduğunu öğrendim. Dünyanın en güzel çiçeklerinin ve düğün pastalarının yaratıcısı ustam Ayşem hocam… Elimden sadece reiki yapmak geliyordu ve reiki yapıp dua ediyordum. Etkisini gördüğünü söylüyordu, ama yine de çektiği acı… Kabul edilebilir gibi değil.

Bir gün bana bir mesaj attı. “Yeliz, dün bana bir şey yapıldı. İlk kez kendimi bebek gibi hissettim. Ağrılar gitti, o neyse şu kişiye sorup öğren ve onun eğitimini al lütfen.” dedi. “O kadar mı?” dedim. “O kadar.” dedi.

Mesajın cevabını beklerken yanıtı hissediyordum ve içimden ne olur yine şu theta olmasın diyordum.

Yönlendirdiği kişiden cevap geldi: “Theta healing. Düşünürsen, bir hafta sonra eğitimi var.”

Ve yine şunu dedim. Bu eğitimi neden alayım? Benim izlemem gereken yol, pelikanlardı… Ama pelikanların neyi simgelediğini bir türlü bulamıyorum ki…

İzninizle, artık hesabı istiyorum. Bir sonraki yazı için…

***

Sanki rüyam için çizilmiş olan ilk görsel buradan alındı.

Sanki rüyam için çizilmiş olan ikinci görsel buradan alındı.

Sonuncusu ise buradan alındı.

  1. pelin diyor ki:

    Hipnotize olmuşçasına ekrana bakıyorum bitti mi diye. Yazılarında anlattıklarının içine alıyorsun okuyucuları bence bu yüzden akıp gidiyor. Daha da uzun yazsan sıkılmadan, yorulmadan okunur gider. Harika bir yazı dizisi. Bu deneyimlerini paylaştığın içinde çok teşekkürler Yelizciğim <3

    • Yeliz diyor ki:

      Çok teşekkür ederim Pelin’cim, defalarca sorguladım acaba çok mu uzadı, ne yaptım ben, diye. İçimi rahatlattın 🙂
      Beğenmene de çok sevindim. Çok öpüyorum seni. <3

    • Yeliz diyor ki:

      Evet, bendeki dirence baksana. Defalarca reddettim. Eğitime gittiğimde bile içimden bir ses, yanlış yapıyorsun diyordu.
      Hatta, pelikanların onu simgelediğini, şimdi okurken nasıl körmüşüm ben diyorum ama Şule hoca söyleyene dek göremedim…
      Şimdi okuduğum bir kitap ise şöyle diyor.
      “Neye direnç gösterdiğinize dikkat edin. Orada sizin için büyük bir dönüştürücü var.”
      Bu açıdan bakınca öyle bir oturuyor ki…
      Bu arada bunu yazan da Access konusunda bu ön yargıları taşıyıp şimdi eğitim verip kitaplar yazan Dr. Dain Heer 🙂

pelin için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir