Rüyalar: Başlangıç Olarak Ne Alırdınız?

Kendi hikayemi anlatırken, ilk yazımda yolum rüyalara düşmüştü. Devam edebilmek için sıra biraz ilginç olan bu konuyu incelemekte. Analitik psikolojinin kurucusu olan Jung’un kendi hayatını anlattığı, Anılar, Düşler, Düşünceler kitabında, kendi hayatında çok önemli olaylar olarak açıkladığı kırk ikiden fazla rüyasını anlattığını biliyor musunuz? Rüyalar hakkında birçok kitap okudum. Son olarak da Jung’un yazılarından derlenen Rüyalar isimli kitabını elime aldım. Psikoloji eğitimi almadığım için ve Jung’u anlamak çok kolay olmadığından, kitabın ne kadarını anladım ve analiz edebildim bilmiyorum. Ama bazı noktalarda değinmek istediğim yerler olacak. Ve ayrıca, şu noktada kendime soruyorum: Bu kadar öznel, bu denli biricik olan bir şeyi yorumlamak, onu doğru anlamak… sadece ruh hekimlerine mi özeldir? Tabii ki hayır. Hem de koskocaman bir hayır. Rüyadaki simgeleri Freud gibi bilinçaltına bağlayabilir ya da Jung gibi tüm bunların ötesini kapsayan kolektif bilinçle açıklayabiliriz. Ama bu kadar bilgi gerektiren bir şey, yaratıcı tarafından neden her insana verilmiş bir özellik öyleyse? Düşünün, okuma yazmadan bağımsız, yaptığın işten bağımsız ve hatta yaşından da bağımsız olarak birlikte doğduğun bir özellik. İnsan olmanın özelliği. Eksik mi oldu? Doğru, çok büyük ihtimalle hayvanlar da rüya görebiliyor. Örneğin, farelere peynir gösteriliyor ve uyuduklarında bilinçleri izleniyor. Ne gördüklerini bilmemiz imkansız -şimdinin olanakları ile. Ama rüyalarında, o ödüle ulaşmayı planlıyorlar tahminlere göre. (Kaynak) Bu bilgiler elbette ruhsal hastalıkların teşhisinde çok önemli olsa da, bir rüya yorumcusunun (uzakta aramayın, bu sizsiniz zaten) bilmesi gereken en değerli bilgi: simgeler, arketipler, mitoloji olabilir mi? Mesela, bir ağaca baktığınızda, o ağacın arkasında görebildiğiniz her şey. Ağacın fırtınalara dahi dayanabilen kökleri, ağacın muhteşem dalları, dallara konuk olan, dallarında dinlenen kuşlar, gölgesinde soluklanan insanlar, bereketli ve leziz meyveleriyle beslenenler, insanların ciğerleri olan diğer ağaçlar… Öte yandan, sağlamlık kadar da esnekliği ifade etmesi… Rüzgarla esneyen ama savrulmayan. Değişen her döneme uygunluk. Ne zaman çiçekleneceğini, ne zaman yapraklarını dökeceğini, ne zaman meyve verip ne zaman sadece koşullara çıplaklıkla dayanabileceği bilmesi… Bir ağaca baktığında, bunları ve ötesini gören için rüyalardan güzel bir rehber olabilir mi hayatta? Her şeyden önce, rüyalardan da önce, hiç düşündünüz mü: Kimiz biz? Nasıl bir yapıdayız? Ve neden rüya görüyoruz? Sadece beden miyiz? Sadece zihin miyiz? Ruh muyuz yoksa? Kaç bedenimiz var? Enerji miyiz 3. boyut algısının dışına taşan? Çok sevdiğim bir söz var: “You don’t have a soul. You are a soul. You have a body.” “Bir ruha sahip değilsin, sen ruhsun. Bir bedene sahip olan bir ruhsun.” diyor. Bizler bedene sahip olan birer ruh isek, bu bedene doğduğumuzda tamamen ruhsal alemden ayrılıyor muyuz sizce? Birden bir bedene doğuyoruz, her şeyi unutuyoruz ve ölünce yeniden o kaynakla bağlantı kurup hatırlıyor muyuz bu süreçte hiçbir etkileşim ve yardım olmaksızın? Ne dersiniz? Bu kadar yalnız bırakılmış olabilir miyiz? Peki, ya bu dünyaya sadece ama sadece hatırlamak için geldiysek? Aradığımız bütün bilgiler zaten bizdeyse, hücrelerimizde hatırlanmayı bekliyorsa? Mesela, doğmadan önce başımıza gelecek olan neredeyse birçok şeyi, özellikle dönüm noktalarımızı bildiysek, seçtiysek ve o deneyimleri yaşamak için dünyaya geldiysek? Ya bu yüzlerce bedenlenmemizden sadece biri ise, öncekilerin karmasını barındıran? Nasıl olurdu? Bir bilince ulaşan insanlar için bu süreçte, rüyalar en büyük rehber olmaz mıydı? (Haydi diğer yazıda menüyü inceleyelim Tıkk Tıkk) — Plan ve programım yok. İkinci yazı, içimden kalemime böyle geldi. Bazen sorular yanıtlardan iyidir. Yanıtlar bazen emir gibi algılanır. Soruyu sorup bırakmak ve herkesin yanıtı içinde bulması ise bilmem, sizce nasıldır?.. Hikayemin tamamını anlatmaya niyetliyim. Ve bunu yazarken hala bu bloğu açtığım yazılarımda bahsettiğim duygularımlayım. “Yazdıklarının okunmamasından ama en çok da okunmasından korkacak biri olarak. Çıplağım.” Rahatsız olanlar olabilir. Her zaman yazı yazan herkes için onlar bir yerde olacaktır. Ama ben onlar için yazmıyorum ki zaten. Onlar için bu kalemden çıkabilecek bir bilgi için zaman, emek ve neden yok, üzgünüm…

  1. Seda diyor ki:

    Rüyalar hakkında aydınlanmaya niyetlenmiştim. Bugün Tanrı ile sohbet 2 kitabında bu konu ile ilgili çok güzel bir sayfaya denk geldim. Şimdi de bu güzel yazını okuyorum. Evren bazen ışık hızında ilerliyor! 🙂 Çok beğendim o kadar içten ve sevgiyle yazılmış ki tebrik ederim Yeliz’cim devam et. Bende bir süredir blog yazıyorum. Okunmasından korkuyorum ama gerçek yazma sebebim konuşmak isteyip kendimi yalnız hissettiğim, hatırladığım ama paylaşamadığım konuları yazmak. Belki bir gün seninle paylaşırım 🙂 Rüyalar ile ilgili serinin devamını zevkle bekliyorum..

    Sevgiler Seda

    • Yeliz diyor ki:

      Güzel yorumun için çok teşekkür ederim Seda’cım. Aramızda enteresan bir bağ oldu sanki, sen soruyorsun ben duyup yazıyorum adeta 🙂 Bloğunu okumayı çok isterim.
      Kendime daha önce defalarca sordum. Okunmak için mi yazıyorum? Yanıt hep hayır oldu. Anlamak için yazdığımı anladım. Hani öğretirken öğrenirmiş ya insan, sanırım ben de yazarak öğreniyorum. Öğretmek konusu zaten haşa.. Ama insan yazdıkça vay be ne çok şey biriktirmişim ve hepsi nasıl hizmet ediyor birbirine diyebiliyor. Bir diğer gerçek, her ne kadar okunmak için yazmasa da insan, hiçkimsenin yazılarını okumama ihtimali, gerçekten çok üzücü ve demotive edici olabiliyor.
      Anlamak ve anlaşılmak istiyoruz belki de.
      Bir an önce güzel yazılarınla buluşmayı bekliyorum.
      Sevgiyle…

  2. Ayça'ca diyor ki:

    Tesadüf yok buluşma vardir derim hep. Buluşmak güzel. Bir yerlerde deneyimleri benzer olanlarin olmasi ve onlarla yolunun bir sekilde denk gelmesi ise mucizenin yaşanmasi gibi. Rüyalar , mesajlar , vizyonlar , eş zamanliliklar bir suredir hayatimda benim de. Aslında cocuklugumdan beri vizyon ruyalar gordugumu ise son iki yıldir okuduklarimla anliyor ve netlestiriyorum. Iyi ki bunlari yazdin. Çok tesekkur ederim. Okumaya devam edecegim sevgiyle ve merakla. Farkindalik arttikca da goruntuler yerine oturuyor insanda. Iyi ki varsin ?

    • Yeliz diyor ki:

      Çok teşekkür ederim Ayça 🙂 Sen de iyi ki varsın.
      Çok iyi kavradığım bir şey varsa, insan yeteneklerini tek başına ancak belli bir yere kadar geliştirebiliyor mevcut farkındalığıyla. Bazen pes ediyor, bazense üzerine gitmemeyi seçiyor kim bilir hangi korkudan/nedenden.
      Ama sonra birileri sana kendi hikayelerini anlatmaya başlıyor. Bir başkası seninle nasıl yollarının kesiştiğini ya da basit bir sözünün onlarda nasıl güzel sonuçlara yol açtığının bilgisini… Belki de bağlantıyı sağlayan sadece bir fotoğraf karesini 🙂 Senin bahsettiğim o dikeyliğe inancın artıyor, “tamam” diyorsun “bambaşka bir vizyon var. Odağımı artık ona yönelteyim.”Bence sonra da her şey güzelleşiyor.
      Ne mutlu bana. <3
      Çokça sevgilerimle...

Yeliz için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir