Hint Sineması-PK: Yanlış Numaradaki Tanrı

PK incelemesi ve üzerinde konuşulması en zor olan konulardan birine değinen ve üzerinden cesurca sorgulamalarda bulunan bir film. Ana konumuz din, dinler… Kendisinden çalınan eve dönüş biletini arayan PeeKay, kısa sürede anlıyor ki, ne kendisi ne de polisler onu bulabilecek ve araştırmaya geldiği dünya gezegeninde sonsuza kadar kalacak. Danıştığı herkes, “Sana sadece Tanrı yardım edebilir.” dediği için, Tanrı’yı aramaya başlıyor PK. Nerede bu, herkesin inandığı, herkesin her konuda ona güvendiği, ama hep şekil değiştiren, hep farklı şeyler isteyen ve hep korkutan Tanrı? Bir Tanrı hindistan cevizini seviyor, bir diğeri ondan sıkıldığı için daha pahalı olan şarabı, bir diğerinin ise sokağına dahi şarapla girilmiyor… Sahi madem tek bir Tanrı var, neden bunca çelişki? Ve madem o seni duyuyor, dinliyor, öyleyse neden bunca aracı? Neden bunca şiddet? Neden insan eliyle yapılmış, boylarına göre parayla satılan ve içinde verici olmasını umduğu tanrı oyuncakları?  PK, anlıyor ki, Tanrı’ya ulaşması için tek bir yol bulamayacak, bu sefer Hindistan’ın karışık din coğrafyasındaki tüm tanrıların kapısını aynı anda çalmaya karar veriyor. Budist, hristiyan, müslüman, hindu ve sikh oluyor. Bu Tanrı hangisinde onu duyacak ise onu bulacak, pes etmek yok! Öte yandan, Tanrı’yı arama yolculuğundaki PK, hayata bizim bakmadığımız bir mercekten bakıyor. Çocuk saflığını kaybetmeden soru soruyor, çıkarımlarda bulunuyor. Zihninde yalana yer yok, dolayısı ile aklını sadece anlamak, çıkarımlarda bulunmak ve bize de içsel sorgulamalar yaşatmak için kullanıyor. Taksiler kalabalığın içinde görünmek için sarı renkse, o da sarı renk bir baret kullanıyor Tanrı onu görsün diye. Yoksa Hindistan gibi kalabalık nüfuslu bir ülkede Tanrı onu nasıl bulsun ki? Dileğini gerçekleştirmesi için zorunlu olarak bağış yaptığı Tanrı’dan parasını geri almaya çalışırken, dayak yememek için yüzüne yapışkanlar yapıştırıyor, çünkü kimse kendi tanrısına tokat atamaz… İnsan eliyle yapılan Tanrı oyuncaklarının içinde verici arıyor ve bulamayınca soruyor:
“Sen mi Tanrı’yı yarattın, Tanrı mı seni? Neden yaptınız heykellerini? Madem bizi duyuyor buna ne gerek var ki?”
Tüm bunlardan çıkarımla anlıyor PK, bu dünyada çok yanlış bir şey var. İnsan Tanrı’ya ulaşamıyorlar, çünkü onu yanlış numaralardan arıyorlar!
“Bu gezegende Tanrı ile insanlar arasındaki iletişim sistemi çökertilmiş.”
Film boyunca, bu harika nüansları yakalayarak ve düşünürken eğlenerek ilerliyorsunuz ve para ile inanç ilişkisini de gözünüze çarpılmasına tanık oluyorsunuz. Para ile ilk tanışıklığında, kerametin paranın üstünde resmi olan Gandhi’de olduğunu düşünüyor ve her yerden bu resimleri toplamaya başlıyor PK. Ancak görüyor ki, Gandhi’nin resimleri paranın üzerinde basılınca değerli. Diğerlerinin yere atılmış hali sahnenin hemen arkasından bize göz kırpıyor. Ayrıca, en rahat ulaşabildiği paranın kaynağının dans eden arabalar olması manidar. İnsanların çılgınca sevdikleri o kağıt parçalarını bir tek cinsel faaliyetlerde unutması vurgulanıyor. PeeKay karakterinin adı Hindistan’da zil zurna sarhoş anlamına geliyor. Aslında, uzaylı olan PK dünyaya indiğinde isimden, giysilerden ve birçok şeyden bihaber… Diğer başrol oyuncusu tatlı Jaggu, çıplak bir gezegene inanamıyor. PK dışarıdaki kargayı göstererek “Kravat taksa nasıl olurdu?” diyor. Ama dünyada hayatta kalabilmek için bunlara ve birçoklarına alışması kısa sürüyor elbette. Dolayısı ile, dünyadaki belki tek uyanık zihinli varlığa “sarhoş” deniyor. Filmde PK’in bir de düşmanı var. Binlerce müridi olan bir tanrı aracısı. İkisi arasındaki düellolar, üzerinde defalarca durup konuşmaya değer:
– Bir müslüman bir bomba patlatıyor ve hindu bir din adamı burada ceremesini çekiyor. – Kim hindu kim müslüman? İşaretleri nerede göster bana? Bu farkı Tanrı değil, siz yarattınız.
Bedenlerimizde farklı tanrılara ait birer damga ile doğmadıysak ve herkes tek bir yaratıcıya inanıyorsa, nerede ayrılıyor bizim tanrımız?
– Sürekli “Sadece bir tanrı var.” diyorsun. Bense hayır diyorum. İki tanrı var. Biri bizi yaratan, biri de sizlerin yarattığı. – Bizi yaratan hakkında bir şey bilmiyorum ama sizin yarattığınız, tıpkı sizin gibi. Küçük, yalancı, hastalıklı, boş vaatler veren… Zenginlere öncelik tanıyan, fakirleri sırada bekleten, övgü aldığında mutlu olan, küçük şeylerle insanları korkutan…
Zamanım olsa filmin tüm repliklerini burada yazabilirdim. En iyisi siz, uzun bir vaktiniz olduğunda bu filmi izleyin. Ve sonunda düşünün bakalım, dünyadan herhangi bir şekilde ayrılacak olsanız, yanınızda hangi sesleri götürürdünüz? Sevdiğiniz kişiyi/kişileri sevdiğiniz için bırakabilir miydiniz? PK’in alıntıları bir yana, şimdi yazarken aklıma usul usul bir Murakami cümlesi sokuluyor: “Bu dünyada seni seven bir tek kişi varsa, hayatın kurtulmuş demektir.” diyor… Belki de Tanrı, pek ortalıkta görünmeyerek bu oyunda var olacağından bize en güçlü yardım olan sevgiyi bırakmıştır, keyif alabilmemiz, dayanabilmemiz ve devam edebilmemiz için bu gezegendeki deneyimimize… PK de keşfe geldiği bu gezegende bavullarını sadece onunla doldurup dönmüştür, kim bilir? **Filmleri Sinem’le birlikte yorumlayacağımızı bir önceki yazımda belirtmiştim. Bu yazıyı sonuna kadar okuduysanız haydi sıra Sinem’in bloğunda Tıkk Tıkk 🙂

  1. Sinem diyor ki:

    PK ile o kadar aynı fikirdeyim ki ilk seferde de bu seferde de kendimi dile gelmiş hissettim izlerken. İyi ki bu filmi seçmişsin ilk olarak yorumlamak için. Bana da iyi geldi onu izlemek ve yorumlarına bayıldım. Sevgi, çok önemli hem de çok. Gelsin sıradaki filmimiz 😉

    • Yeliz diyor ki:

      Sanırım, bu konuda nereye bakarsak bakalım elimiz hep Aamir Khan’a ve onun sorunlara farklı bakış açısı sunan filmlerine rastlayacak 🙂
      PK, benim yazmaya cesaret edemediğim konuları bağıra bağıra dile getiren bir film oldu.
      Arkasından ne gelse de gölgesinde kalmasa? 🙂
      Senin de ellerine kalemine sağlık Sinem’cim, keyifle okumana çok sevindim 🙂

  2. seda gönülalan diyor ki:

    Filmin konusuna, anlatim diline hayran kaldım Yelizim? Emeğinize sağlık çok güzel bir bakış açısı olsun film yorumlamaları ? En kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum. Okurken aklıma numi ve sonje geldi Aeden nın filmi olsa ne kadar güzel olur düşüncesinden kendimi alamadım ?

    • Yeliz diyor ki:

      Canım Seda’cım, çok teşekkür ederim. Aeden bence bir gün kesinlikle film olacak, belki Fi dizisi bitince 🙂 Kim bilir?
      Hint filmleri, aslında bizim gibiler için eşsiz bir kaynak. Bir konuyu ele aldıklarında onu bizi doyurana kadar sunmadan bırakmıyorlar 🙂
      Dilerim aynı keyifle devam edersin okumaya/izlemeye.
      Sevgiler…

  3. elvan diyor ki:

    Şimdiye kadar hiç Hint filmi izlemedim Yeliz, ama bir önceki yazınla birlikte anlatımın öyle bir merak uyandırdı ki ilk fırsatta izlemek istiyorum. Bu arada önerilerini takip ettiğimde de hep iyi ki dedim 🙂

    • Yeliz diyor ki:

      İlk temas, hadi ya bu ne değişik bir film anlayışı olmuştu bende. Hatta ilk izlediğim Hint filmi burada da yazmak istediğim 3 Idiots’tu ve izlerken adeta aşık olmuştum. Bu nasıl bir eğlence anlayışı, bu nasıl güzel duygular diyordum. Ama 3 saat sürünce koltukta bayılıcam demiştim. Şimdi uykumu alıp izliyorum hepsini, güzel oluyor.
      Tavsiyelerime değer vermene çok sevindim 🙂 Dilerim hep memnun kalırsın.
      Sevgiler…

      • Elvan diyor ki:

        Dün akşam senin yoruma cevap yazdigin saatlerde filmi izliyordum, bittiğinde acaba sırada hangi filmi tavsiye eder diye düşündüm ve bingo yeni filmi yazmışsın bile ?

Yeliz için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir